İnsanoğlunun Teknoloji İle İmtihanı 08.01.2018

Dr. Caner CERECİ 


“İnsanlar, teknolojinin yararına, teknolojik olabilirlikle oyun oynamaktan büyük haz alırlar.”

(George Basalla, Teknolojinin Evrimi, 1988)

“Şimdiye kadar icat edilebilecek her şey icat edilmiştir.”

(Charles Duell, ABD Patent Dairesi Yetkilisi, 1899)

            Yukarıdaki gülümseten gafın aksine, işlerimizi daha pratik yapmak amaçlı binlerce yıllık çaba, birikimsel bilginin ışığında tahmin edebileceğimizden bile karmaşık bir gelecek vadediyor. Tekerlekle başlayan donanımsal macera, taş değirmenlerden, matbaaya ve ağır sanayiye kadar uzanırken; 20. YY’nin ortalarında üretilen ilk yazılımla birlikte her şeyin sanal olarak da kıymet bulduğu bir hale dönüşmüştür. Önceleri, bilimsel bilgi teknolojiyi yönetir ve geliştirirken, bugün süreç karşılıklı bir hal almıştır. Artık yeni teknolojiler, bilimi yönlendirmekte, dönüştürmekte ve kendi güdümüne sokmaktadır. Bundan böyle her meslek, her uğraş alanı teknolojiden yararlanmaya mecbur görünmektedir. Dahası neredeyse çevremizdeki tüm etkinlikler teknoloji ile iç içe tasarlanıp geliştirilmektedir. Bunun yanı sıra, sosyal medya, kişisel tasarımlar, bloglar, 3D yazıcılar vb. sayesinde uzun bir süredir bu teknolojik devinime sıradan insanlar da önemli katkılar sağlamaktadır. Eskiden olduğu gibi teknolojik gelişmenin sadece büyük firmalarca ve üreticilerce belirlenmesi ve sürdürülmesi de son yıllarda söz konusu değildir. Artık her tür kişisel girişimin olmazsa olmazı teknolojidir ve e-ticaretin en geç 2030larda tüm ticari etkinliklerden daha fazla tercih edileceği öngörülmektedir.

            Gelecekte bize göz kırpan en önemli teknolojik değişme sadece yeni ve sıra dışı ürünlerin hayatımıza girmesi değil, aynı zamanda insanoğlunun teknolojik algısının açısından gerçekleşecektir. Fütüristler yani gelecek tasarımına dair fikir üreten bilim insanları, onlarca çarpıcı teknolojik gelişmeyi müjdelemektedir. Moleküllere sığabilecek kadar küçük akıllı devreler ve kameralar, yapay zeka sahibi ileri derecede öğrenebilen makineler, günümüze göre milyon kat hızlı internet, insan organları üretebilen üç boyutlu yazıcılar, sanallaşma ile tüm yaşamın elektronik ortamda yeniden dizayn edilmesi ve giyilebilir teknolojilerle donanımların çok çok azalacak olması bunlardan bazılarıdır. Ancak burada gelişmenin hızına ve doğasına karşı, insanın tepkisi ve algısı en önemli unsur olacaktır. İnsanlık artık kullanıcısı olmanın yanında, teknolojinin bir parçası da olmak zorunda kalacaktır. Bize düşen en hızlı biçimde teknoloji felsefemizi yenilemek ve bu hızlı sürecin sadece seyircisi kalmamaktır.

            “Teknolojinin bir parçası olmak öngörüsü” sadece bir öneri ve temenniden daha fazlasını ifade etmektedir. “Moore Yasası” olarak bilinen ve 1965’te ortaya konan bilimsel teoriye göre, işlemcilerin hızı her yıl bir önceki yıla göre iki kat artacaktır. İşlemci mimarisinin emekleme yıllarından başlamak üzere günümüze kadar neredeyse her yıl haklı çıkan bu teorinin sonuna gelinmektedir. Bunun nedeni “hacimsiz zeka” ya da “donanımsızlık” olarak ifade edilen bir gelecek tasarısıdır. Buna göre mikro devrelerin büyüklüğü en fazla atomik düzeye inebilecektir. Gelecekte atomik devreler üretilebileceğinden ve bunları geliştirmenin çok kısa zaman aralıklarında olamayacağından Moore Yasası son bulacaktır. Donanım ürünleri fiziksel bir yer kaplamayacak kadar küçük olacaktır. Bilgisayarlar gözle görülemeyecek kadar küçülecek ve farklı kullanım alanlarına kapı açacaktır. Hasta insanların vücutlarına antivirüs özellikli atomik bilgisayarlar gönderilecek, hastalıkla profesyonel savaş insan vücudu dışında yönetilebilecektir. Yine insan vücudu içerisine yerleştirilebilecek görüntüleme özellikli atomik devreler sayesinde ultrason, tomografi gibi tıbbi ekipmanların tarih olacağı ifade edilmektedir.

Yetiştirmeye neredeyse bütün kaynaklarımızı ayırdığımız ve iyi bir meslek sahibi olmalarını istediğimiz gençlerin bu süreçten haberdar edilmesi oldukça önemlidir. Teknoloji yeterliliği, iyi bir şekilde bilgisayar ya da mobil cihaz kullanabilmek olmaktan çıkmaktadır. Teknolojiyi özümseyen, yapacağı her işte teknolojik atılımların önemini kavrayıp, bilgi dağarcığını güncelleyen bireylerin başarılı olacağı bir gelecek bizi beklemektedir. Gelecekte tüm insanlar deyim yerindeyse, birer veri tsunamisi ile karşı karşıya olacaklardır ve bu veri yükünü kendimize yararlı veriler elde etmek amacıyla bir orkestra şefi maharetinde yönetmemiz gerekecektir. Çünkü günümüzde tüm internette dolaşan veri miktarı yaklaşık 5 zettabayttır (1 zettabayt, 1 terabaytın yaklaşık bir milyar katı). Anlaşılması açısından bu verinin, 1 saatlik bir TV programının 125 milyon yıl boyunca devamlı gösterilmesiyle eşit boyutta olduğu ifade edilebilir. Gelecekte ise bugüne göre bile, milyonlarca kat veriden oluşan bir ağ bizi beklemektedir ve ne yazık ki bu verilerin yüzde 90’ından fazlası bireysel kaynaklı olacaktır. Doğru, geçerli ve güvenilir teknolojik veriye ulaşım en önemli teknolojik yeterliliklerden birini ifade edecektir. Bunun yanında günümüzde bile bulunduğumuz koordinatlara, cinsiyetimize, yaşımıza, mobil cihazımızdaki verilere, internet tarayıcımızdaki aramalara vb. göre pazarlama stratejileri geliştiren ve bunları satan veri analizleri, gelecekte bize daha farklı sürprizler sunacaktır. Bunlardan en önemlisi kişisel tercihlerin mükemmel bir tahminle otomatik olarak saptanabileceği sistemlerdir. Dahası, veriler, süper hızlı bilgisayarlar ve algoritmalarla bir araya gelerek kişinin bağımsız olarak karar verme yetisini etkileyebilecek ve teknolojik manipülasyon kavramı ortaya çıkacaktır.

Uzun vadeli eğitimsel öngörüler, tüm öğretim tasarımlarının da teknolojiye dayanacağını iddia etmektedir. Bu, zaman içerisinde herhangi bir üniversite bölümünün bir ya da birden fazla yılının ilgili bölümün teknolojik gelişmelerinin öğretilmesi ve uygulanmasını içereceği anlamına gelmektedir. Sanal sınıf uygulamaları bugün bile çok önemli örneklerle hayata geçmiştir. Daha sonraki yıllarda ise “her zaman ve her yerde eğitim” mottosu uygulama zeminine kavuşacaktır. Kişiler esnek eğitim programlarına evlerinden katılacak, anlık geri bildirim ve değerlendirme imkanı bulacak, online katılım retina veya parmak izi ile, kameralardan yararlanılarak güvenli şekilde sağlanacak ve en önemlisi tüm ülkelerin sorunu olan eğitime ulaşamayan birey sayısı belki de gelecekte sıfırlanabilecektir. Yaşamsal çözümlerin hangi düzeyde teknolojiye dayandığı, gelecekte iş başvurusu mülakat sorularının en önemlilerinden birisi olacaktır.

            Görünen o ki, gelecekte yaşamımızda teknolojiye yer vermemek imkansızdır. Ancak tüm yaşamımızı da teknolojinin güdümüne sokmak söz konusu olmamalıdır. Teknolojik gelişme ve değişmenin, insanoğluna, “sorumluluk, yeterlilik, teknolojiye anlam katma” gibi birçok yeni görev yükleyeceği açıktır. Son söz yerine, bu yazının ana konusu olmasa da, sosyal ilişkilerimizi zayıflatan, sağlığımızı bozan, bizi kendine mahkum kılan bir teknoloji bağımlılığı yerine; araç olarak bize hizmet edecek, bütünsel bir teknoloji felsefesine erişebilmek dileğiyle. Yine gülümseten bir teknolojik gaf ile yazımızı bitirelim:

Bilgisayarlar gelecekte belki sadece 1,5 ton ağırlığında olacaklar!”

                                                                 (Popular Mechanics Dergisi - 1949)








Eğitime doğru bakmak için, eğitimbilimciyiz... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol